Mücahitler Mah. 72037. Sk. No:2 Okan Towers Kat:2 No:33 Şehitkamil / Gaziantep

Geçmişte Takılı Kaldım Diyorsanız Bu Yazı Sizin İçin

Geçmişte Takılı Kaldım Diyorsanız Bu Yazı Sizin İçin

Geçmişte Takılı Kaldım Diyorsanız Bu Yazı Sizin İçin

Zihninizde tekrar eden sahneler var mı? Her şey normal görünürken aniden bir hatıra gelip içinizi sıkıştırıyor mu? Yıllar geçmiş olmasına rağmen bazı olaylar hâlâ dün yaşanmış gibi tazeliğini koruyor mu? Bazen bir cümle, bir koku, bir isim ya da bir sokak; sizi geçmişin hiç kapanmamış bir sayfasına götürebilir. O sayfa açıldığında zaman durur, mekân değişir. Ve siz, geçmişteki bir halinizle tekrar karşı karşıya kalırsınız. Ne kadar "unutmalıyım", "geçti artık", "artık büyüdüm" deseniz de, bazı şeyler sadece akılda değil, duygularda da iz bırakır.

Sürekli geçmişi düşünmek, çoğu zaman yüzeydeki bir hatırlamadan ibaret değildir. Bu tekrarlar, zihninize saplanan bir sorunun hâlâ çözülmediğini, duygusal olarak tamamlanmamış bir deneyimin içeride dönüp durduğunu gösterir. Bazen bu bir pişmanlık olur, bazen bir haksızlık, bazen yarım kalmış bir sevgi. Herkes dışarıdan bakınca yaşamına devam ediyor gibi görünür ama içten içe geçmişte donmuş bir yanıyla yürür. Geçmişte bırakılması gereken bir kişiyle, bir olayla ya da bir versiyonumuzla kurduğumuz bağ, bizi bugünden koparabilir.

Peki neden bazı insanlar bir şeyi yaşar ve yoluna devam ederken, bazıları aynı anıya tekrar tekrar döner? Bu fark, sadece irade ya da karakter meselesi değildir. Beynimiz, bazı olayları anlamlandırmakta, sindirmekte ya da bırakmakta zorlanabilir. Özellikle olayın yaşandığı anda yoğun bir duygu, ani bir şok, çaresizlik ya da yalnızlık hissedildiyse; bu deneyim tam anlamıyla işlenmeden belleğe kaydedilir. O an, zihinde ve bedende donmuş bir halde kalır. Ve yıllar sonra bile, uygun bir tetikleyiciyle yeniden aktif hale gelir.

Zihnin geçmişe dönmesi, aslında iyileşmek istemesindendir. İçeride çözülmemiş bir şey varsa, beyin onu tekrar tekrar karşınıza çıkararak "Beni gör, beni tamamla" demeye çalışır. Bu tekrarların amacı sizi cezalandırmak değil; sizi eksik kalan parçayla buluşturmaktır. Bu yüzden geçmişi düşünmek bir zayıflık değil, iyileşmeye çalışan bir zihnin sinyalidir.

Ancak bu sürecin en zor yanı, yalnız hissetmektir. Çünkü dışarıdan bakıldığında “Bu kadar takılacak ne vardı?”, “Hayatına bak artık”, “Geçmiş geçmişte kaldı” gibi yorumlar duyarsınız. Oysa siz bilirsiniz, bazı şeyler sadece akılda değil, ruhun derinliklerinde yaşanır. Anlatılmadığı için, anlaşılmadığı için, görmezden gelindiği için içeride sıkışıp kalmıştır. Ve bazen, tam da bu yüzden, sadece sizi dinleyen biri değil; sizi duyan, anlayan, çözümlemeniz için size eşlik eden biri gerekir.

Terapi, tam olarak burada devreye girer. Geçmişte yaşananları değiştirmek mümkün değildir. Ama onların üzerinizdeki etkisini dönüştürmek mümkündür. O an ne hissettiniz, neye ihtiyaç duydunuz, kimse sizi duymadıysa o anki size kim nasıl yaklaşsaydı farklı olurdu… Tüm bunları yeniden hissetmek, yeniden yapılandırmak, yeniden güçlenmek mümkündür. EMDR gibi travma odaklı terapi yöntemleri, zihninizdeki geçmişi bugünkü farkındalıkla yeniden işlemenizi sağlar. Bilişsel terapi yaklaşımları, kendinizi suçlamayı bırakmanızı ve yaşanmışları daha geniş bir perspektiften görmenizi destekler.

Kimi zaman bir kişi değil, bir “eski ben” takılır zihne. “O halim ne kadar kırgındı, ne kadar yalnızdı” dersiniz. O eski size bugünkü halinizle sarılmak istersiniz ama içinizden bir ses hâlâ “Hak ettiği ilgiyi göremedi” der. Bu yüzden geçmiş sadece bir olay değildir. Geçmiş aynı zamanda duygusal olarak yarım kalmış, görülmemiş, anlaşılmamış yerlerimizdir. Ve onlar, tamamlanmak için bugünkü sizi bekler.

Belki bu yazıyı okurken siz de içinizde o tanıdık sıkışmayı hissettiniz. Belki yıllardır kimseye anlatmadığınız bir anı geldi aklınıza. Belki bu dağınıklığın sadece sizde olduğunu düşündünüz. Ama emin olun, siz yalnız değilsiniz. Zihninde geçmişi susturamayan çok insan var. Bazıları bunu anlatmaya cesaret edemez, bazıları ise bunun normal olduğunu sanır. Ama içten içe bilen bilir: Bu ağırlıkla yaşamak, yaşamaktan çok hayatta kalmaktır.

Siz bu yazıya tesadüfen gelmiş olabilirsiniz. Ama bazen tesadüfler, içeride bir şeylerin artık değişmeye hazır olduğunu gösteren küçük işaretlerdir. Belki de artık geçmişi susturmaya çalışmak yerine, onunla sağlıklı bir bağ kurma zamanı gelmiştir. Çünkü zihniniz sürekli geçmişe dönüyorsa, orada hâlâ cevap bekleyen bir yer var demektir. Ve her cevabın bir sorulma vakti vardır.

“Sizi en kısa sürede arayalım. İlk adımı birlikte atalım.”